280 sayfa. 13x19.5 cm
Sene 1910… Sıcak bir yaz gecesi… Genç kadın, Sultanahmet’in daracık sokaklarından birinde, cumbalı ahşap evin penceresinden dalgın bakışlarla sokağı seyrediyordu. Tutuklanmıştı… Diğerleri sorgulanmak üzere Bekirağa Bölüğü’ne gönderilirken, o “kendisine bir hürmet olarak” polis memuru Hasan Efendi’nin evinde “misafir edilecekti”.
Az sonra, “pençe-yi kahrında” esir olarak tutulduğu odada, yanından hiç ayırmadığı defterine şu satırları yazacaktı:
“Semayı bile ferah görmek şerefinden mahrumum” “… ne saadet hürriyet, ne büyük şeref, ne âli kelime, şu mukaddes söz, telaffuz edilirken bile kalp inşirah buluyor.
Can Yücel'in mekânı Datça'da küçük bir kitapçı.