Sıralama Şekli
[Yurdakul], Mehmed Emin
[YURDAKUL], MEHMED EMİN
[YURDAKUL], MEHMED EMİN
[Yalçın], Hüseyin Cahid
[Uşaklıgil], Halid Ziya Uşşakizade
[TARHAN], ABDÜLHAK HAMİD
[Talu], Ercümend Ekrem
[SİYAVUŞGİL], SABRİ ESAD - YAŞAR NABİ
[SEVÜK], İSMAİL HABİB
[ŞEMSÎ HAYAL (Leblebici Baba), Süleyman]
[Selanikli], Fazlı Necib
[Selanikli], Fazlı Necib
[Sedes], Selami İzzet
[Özgünay], Filorinalı Nazım
[Ozansoy], Halid Fahri
[Ozansoy], Halid Fahri
[Ozansoy], Halid Fahri
[Ozansoy], Halid Fahri
[ORHON], O[RHAN] SEYFİ
Osmanlıca edebiyat literatürü denilince akla gelen ilk başlık dîvan oluyor elbette. Saray’da ve medreselerde yetişen ulema, edebiyattaki ustalıklarını aruzla yazılan şiirlerle ortaya koyuyordu. Roman, öykü gibi yazım türlerinden uzun süre uzak durulduğu, biyografi, seyahatnâme gibi alanlarda daha az eser verildiği için hakimiyet dîvan şiirindeydi. Ve şiirin hakkı veriliyordu. Fuzuli, Nâbi, Nedîm, Nef’î, Şeyh Galip ve ismini sayamadığımız çok sayıda şair, günümüzde de zevkle okunan eserlerini dîvan şiirinin bu altın çağında vermişti. Tanzimat, edebiyat anlayışı üzerinde de büyük bir değişiklik meydana getirmişti. 1800’lü yılların ortalarına kadar daha çok Divan Edebiyatı’nın alt türleri olan gazel, kaside, mesnevi gibi başlıklarla sınırlı olan yazılı edebiyatta Tanzimat’la birlikte Batılılaşma başladı. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren önemli eserlerin verileceği roman, tiyatro gibi türlerin ilk örnekleri o tarihten sonra ortaya çıkmaya başladı...